Çocukken odamın dört bir yanında onun posterleri vardı.
Sporuna, oyunculuğuna, disiplinine hayran olduğum bir adamdı o:
“Jean-Claude Van Damme”.
Karateyi, jimnastiği, beden disiplinini sevmemi sağlayan ilk isim.
Yıllar sonra bir gün, yüksek bir frekanstaydım.
Odamda yatağımda uzanmış müzik dinliyordum. İçim kıpır kıpırdı.
Sebebini bilmediğim bir enerjideydim.
Derken…
Facebook’ta Jean-Claude Van Damme nin sayfasında geziniyordum. Ve on onun için yapılmış bir karikatüre denk geldim.
Ve o an frekans mı desem? iç çağrı mı? Sebebini bilmediğim bir hisle dolup taştım.
Kendi esnek fotoğrafımı, onun için yapılan bir karikatürün altına yükleyip ironik bir hisle şunu yazdım:
“I’m better than u”
Ve işte o an başladı her şey…
Hayatım boyunca hayranlık duyduğum o adam…
Filmleriyle büyüdüğün o adam, idol olarak aldığım,
posterlerini odamın dört bir duvarına astığım Jean-Claude Van Damme bana cevap yazdı:
“I should worry then. Good job.”
Ne mi oldu sonra?
Bir anda binlerce beğeni, yorum ve mesaj…
“Dünya markası oldun kardeşim usta sana cevap verdi”
“Helal olsun…”
“Sen ustaya nasıl kafa tutarsın?”
…….
Adeta görünmez bir frekansın içine çekildim.
Ve o frekans, beni birden dünyanın gündemine oturttu.
Bu sadece bir yorum değildi. Bu, frekansın görünürlüğünü çağırdığı andı.
Ben kimseye kendimi göstermeye çalışmamıştım, sadece hayranı olduğum insana ironi yapmak istemiştim, sadece “akmıştım”.
Ve o akış, birden binlerce insana ulaştı.
Sporun içinden gelen biri olarak…
Disiplini bir yaşam biçimi gibi gören bir zihin olarak…
Ve görünürlük için savaşmak yerine, frekansını yükselterek gelen bir çağrıya kulak veren biri olarak…
O günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
“Anladım ki, görünür olmak için ne istek, ne süs, ne de çaba gerekiyordu… Tek şey doğru frekansı bulmaktı…“
Çünkü görünür olmak için çırpınmadım, sadece o ana eşlik ettim ve aktım…
Ben kendimi göstermek için değil kendi frekansımda var olmak için buradayım.
Ve dünya, beni kendi titreşimimle gördü.
Ve sadece bir cümle yetmişti:
“I’m better than u”
👌🏻bunu yeni mottom yapıyorum izninizle🫶🏼
Sizin de enerjiniz yüksek belli ki 🙂
Tabii ki- mottolar evrenseldir, dilediğiniz gibi kullanın.
-Esra
Düşünüyorum da seni o mesajı atmaya iten sebep neydi? İçindeki ” aslında yok farkımız, farkımız fiyatımız” diyen bir çığlık mıydı?
Ya da zamanında içimizde baskılanmış, zorla bastırılmış düşük frekansın; “sen beceremezsin” in tezahürü olan -“hiçsizleştirildiğimizin” farkındalığının tokatı mıydı?
Aslında kendi gücümüzü gördüğümüz anda “hiçlikten” sıyrılıp “herşey” oluyoruz.
Güzel yazın için teşekkür ederim.
Nihat Bey,
yorumunuzun her cümlesi bir içsel yankı gibi vurdu kalbime.
Evet… belki de o mesaj, “hiçlik” kisvesiyle üzerime örtülmüş olan o görünmez ağı yırtan bir çığlıktı.
Farkımızı yeniden hatırlamaktı-fiyatımız olmadığını ilan etmekti.
Ve evet, insan kendi gücünü gördüğü an “hiçlik” çözülüyor.
Bu içten ve frekansı yüksek yorum için ben teşekkür ederim.
Birlikte “her şey” olmaya selam olsun.
-ESRA