Kehanetlere dair hikâyeler insanlık tarihi kadar eskidir. Antik çağda kâhinler, Orta Çağ’da büyücüler, modern çağda ise medyumlar…
İnsan, geleceği bilme arzusunu hiç terk etmedi. Çünkü gelecek belirsizdir; belirsizlik ise korku üretir.
İşte bu korku, bazen gerçek bilgiden çok daha güçlü bir manipülasyon aracına dönüşür.
Kehanetin Arkasındaki Psikoloji
Baba Vanga’nın etrafında dönen söylentiler de bu psikolojik boşluğu doldurur.
Kör bir kadının “geleceği görebildiği” inancı, özellikle belirsizlikten yorulmuş kalabalıklar için büyüleyici gelir.
İnsan zihni korku ve umut arasında sıkıştığında, kolayca dışsal bir otoriteye teslim olur.
Bu otorite ister bir “kehanet”, ister bir “lider” olsun, mekanizma hep aynıdır: güvenli bir cevap arayışı.
Ölmüş Kişiye Yüklenen Kehanetler
Vanga’nın ölümünden sonra ortaya atılan “o bunu demişti” türündeki sözler, aslında tam bir zihinsel manipülasyondur.
Çünkü ölünün kendini savunma, sözünü düzeltme ya da itiraz etme şansı yoktur.
Böylece kehanetler, dönemin olaylarına göre yeniden kurgulanır, geriye dönük doğruluk algısı yaratılır.
İnsanlar da “bak, söylediği çıktı” diyerek kendi inançlarını güçlendirir.
Büyük Güçlerin Oyunu
Daha da ilginç olanı, bazı devlet adamlarının bu tür isimlere gitmiş olmasıdır.
Burada mesele “gerçekten inanmak” değil; kitlelerin inancını yönetmektir.
Çünkü büyük kalabalıklar bir medyumun sözüne inandığında, bu inanç bir sosyal kontrol aracına dönüşür.
Yani kehanet, sadece kişisel bir merak değil, kolektif bir zihin yönetimidir.
Felsefi Bir Bakış: Gerçek mi, İhtiyaç mı?
Asıl sorulması gereken şudur: Kehanetler gerçekten var mı, yoksa bizim geleceği bilme ihtiyacımız mı onları var ediyor?
Filozoflar bu soruya “zihin, kendi korkusunu aşmak için mitler üretir” diyerek yanıt verir. Yani asıl kehanetçi, aslında bizim bilinçaltımızdır.
Vanga gibi figürler ise bu bilinçaltının sembolleştirilmiş yansımalarıdır.
Sonuç: Kehanetten Çok Zihin
Belki de geleceği görmek isteyenler, önce kendi zihinlerine bakmalı.
Çünkü korkularla yönetilen bir insan, hangi “kehanet”i duysa ona inanır.
Gerçek özgürlük ise kehanete değil, akla teslim olmaktan geçer.