
Doğada küçücük bir böcek var:
Bok böceği. İnsanların çoğu ona iğrenerek bakar.
Oysa onun yaptığı iş, dünyayı ayakta tutan en kritik görevlerden biridir.
Hayvan dışkısını yuvarlar, toprağa gömer, çürümeyi hızlandırır.
Bu sayede toprak beslenir, hava temizlenir, parazitler çoğalamaz.
Bir böceğin çöp dediğimiz şeyden hayat döngüsü yaratması, doğanın zekâsını kanıtlar.
Antik Mısır’da Bir Tanrı Sembolü
Antik Mısır, bok böceğine sıradan bir canlı gözüyle bakmadı.
Ona skarabe adını verdiler.
Bu böcek, dışkıyı yuvarlarken Güneş’in gökyüzünde dönmesini sembolize ediyordu.
Her sabah doğan güneş, bok böceğinin yuvarladığı küreyle özdeşleştirildi.
Ölümden sonraki yaşam inancında da skarabe kutsal bir mühürdü.
Çünkü bu böcek, onlara göre yeniden doğuşun ve ölümsüzlüğün simgesiydi.
Diğer Medeniyetlerin Gözünden
Afrika’daki bazı kabileler bok böceğini arınmanın ve temizliğin ruhu olarak gördü.
Eski Yunan düşünürleri için ise bu böcek, doğanın atık dediğimiz şeyi bile işlevsel kılmasının göstergesiydi.
Stoacılar için bok böceği örneği, hayatın bize çirkin gelen yanlarının aslında sistemin en değerli parçaları olabileceğini anlatıyordu.
Felsefi Bir Ders
Felsefe bize hep aynı gerçeği söyler: “Değer, dış görünüşte değil; işlevdedir.”
Bok böceği, en çirkin ortamda bile yaşamı sürdürür. İğrenç bulduğumuz şeyden bile düzen çıkarır.
Onun varlığı, bize şunu hatırlatır: Hayatta hiçbir şey tamamen boş ya da işe yaramaz değildir.
Aslında Gerçek Olan
Ama bazı insanlar vardır…
Bok böceği kadar bile işe yaramaz.
Doğanın en küçük böceği bile dünyayı temizlerken, onların tek yaptığı şey başkalarının yolunu tıkamak, laf üretmek, köstek olmak.
O yüzden:
Bok böceği kadar işe yaramayan insanların sözlerini önemsemeyin.
Bakın bakalım onlar dünyaya ne katıyor?