
Bugün etrafımıza baktığımızda siyaseti,
Platon’un anlattığı o yüce erdem işinden ziyade, ucuz çıkar hesaplarının bir oyunu gibi görüyoruz.
Koltuk için yaşayanlar, halkı sadece oy deposu olarak görenler,
ülkenin geleceğini kendi cüzdanının geleceğine bağlayanlar…
Ama unuttukları bir şey var: Platon siyaseti, “halkı yükseltme sanatı” olarak tanımlıyordu.
Ona göre gerçek siyasetçi, kendi çıkarını değil, toplumun adaletini gözeten kişiydi.
Bugün ise tam tersi: çıkarını büyütenler, halkı küçültüyor.
Platon’un Devleti, Bugünün Çıkarcıları
Platon Devlet’te açıkça söyler: Siyasetçi filozof olmalı.
Yani hakikati bilen, bilge olan, gücü bilgiyle kullanan kişi.
Peki biz ne görüyoruz?
Hakikati saklayanlar, kendi yalanını halka yutturanlar.
Bilgiyi küçümseyenler, popülizmi alkışa dönüştürenler.
Adaletin değil, çıkarın kuralını yazanlar.
Bugün siyaset, Platon’un gözünde adaletsizliğin kurumsallaşmış hâline dönüşmüş durumda.
Gerçek Siyaset Nedir?
Platon’a göre siyaset:
Toplumu bir beden gibi görmektir.
Her uzvun sağlığını gözetmektir.
Adaleti, yalnızca güçlüye değil; güçsüze, sesi çıkmayana da sunmaktır.
Oysa bugün siyasetçiler ne yapıyor?
Toplumu beden değil, pazar görüyor.
Sağlığı değil, rantı gözetiyor.
Güçsüze değil, lobisine hizmet ediyor.
Sansasyonel Gerçek:
Bugünün siyasetçileri Platon’un gözünde siyasetçi değil, tüccardır.Onlar halkın umutlarını alıp kendi menfaatlerine satar.
Adaletin kitabı yerine kendi ajandasını yazan her siyasetçi, aslında Devlet’in değil, çökmüş bir imparatorluğun habercisidir.
Son Söz
Platon’un dediği gibi: “Siyaset, çıkar için yapılmaz; çıkar siyasetin zehiridir.”
Bugün gördüklerimiz siyaset değil, sadece çıkarın örgütlü tiyatrosudur.
Eğer halk bunu fark etmezse, yönetenler değil, yönetilenler kaybeder.