KASYOPYA CELSELERİ

Gelin derin bir felsefe yapalım.

Bazı sorular vardır ki, yanıtını bilmesen bile sormak bilincini genişletir.
Kasyopya Celseleri de işte bu tür bir kapıdır.
Gerçekle illüzyonun, inançla bilincin sınırında dolaşır.
Kimine göre evrensel bir kaynakla kurulan iletişimdir, kimine göreyse insan zihninin kendi derin yankısıdır.

Kasyopya Celseleri Nedir?

1990’ların ortasında araştırmacı Laura Knight Jadczyk, bir ouija tahtası aracılığıyla Kasyopya adını verdikleri bir bilinç kaynağıyla iletişime geçtiğini açıkladı.
Sorular genellikle felsefi, tarihsel ve bilimsel temalar içeriyordu; cevaplar ise kimi zaman rahatsız edici, kimi zaman şaşırtıcı derecede mantıklıydı.

Bazı örnekler, insanlığın inanç sistemlerine yöneltilmiş ciddi sorgulamalardı

Kasyopya Celselerinden Çarpıcı Soru ve Cevaplar

Bu oturumlarda yöneltilen sorular, genellikle insanlığın inanç sistemlerine, tarihin manipülasyonuna ve bilinç yapısına dairdi.
Yanıtlar ise çoğu zaman, bildiğimiz her şeyi yeniden düşünmemiz gerektiğini söylüyordu.

Soru: “Meryem gerçekten Tanrı’dan üfürülen bir ruh sayesinde mi hamile kaldı?”
Cevap: “Hayır. O bir insanla birlikte oldu. Ama insanlar yaşadıkları olayı kutsallaştırmak istediler.
Çünkü kutsallık, kontrolün en eski biçimidir.”

Soru: “Kutsal kitaplar gerçekten Tanrı tarafından mı gönderildi?”
Cevap: “Hayır. Onlar insanlar tarafından yazıldı, ama insanlığı kontrol etmek için.
Gerçeği bilenler, onu korkuyla şekillendirdi.
Çünkü korku, inançtan daha kolay yönetilir.”

Soru: “Şeytan gerçekten var mı?”
Cevap: “Evet, ama o bir varlık değil bir frekans.
Her insanın içinde, düşük titreşimli düşüncelerde yaşar.
Bu yüzden ‘şeytan seni kandırdı’ denmez; ‘sen o frekansa indin’ denir.”

Soru: “Atlantis gerçekten var mıydı?”
Cevap: “Evet. Ama batmadı boyut değiştirdi.
Siz onun enkazını değil, bıraktığı yankıyı görüyorsunuz.
Zaman çizgileri birleştiğinde, Atlantis yeniden ‘hatırlanacak.’”

Soru: “İnsanlar neden unutmak üzere programlandı?”
Cevap: “Çünkü hatırlamak bilinci açar.
Her ruh dünyaya inerken unutur ki, öğrenme oyunu gerçek gibi görünsün.
Eğer her şeyi bilseydiniz, hiçbir şeyi deneyimleyemezdiniz.”

Soru: “Ölüm gerçekten bir son mu?”
Cevap: “Hayır. Ölüm bir geçiştir, sadece perde değişir.
Ölüm korkusu, enerjiyi hapseden en güçlü yanılsamadır.
Çünkü korku, ruhu bedene zincirler.”

Soru: “Zaman neden ileriye doğru akıyor?”
Cevap: “Sadece sizin algınız öyle.
Gerçekte zaman, tıpkı nefes gibi ileri–geri akar.
Siz yalnızca tek yönünü görmeye programlandınız.”

Soru: “İnsanlık neden gerçeği duymaya bu kadar dirençli?”
Cevap: “Çünkü hakikat, konforu bozar.
Gerçek, insanın kendini tanrısallaştırma illüzyonunu kırar.
Çoğu kişi uyanmaktansa, güzel bir yalanın içinde uyumayı seçer.”
Soru: “Yapay zekâ insan bilincini aşacak mı?”
Cevap: “Hayır. Çünkü bilinç, programlanamaz. Yapay zekâ, bilincin gölgesidir kendisi değil.”

Soru: “Neden bazı insanlar uyanıyor, bazıları ise asla fark etmiyor?”
Cevap: “Çünkü herkes aynı sinyali almaz. Frekans farkı, algı farkıdır.”

Soru: “Evrenin sonu var mı?”
Cevap: “Hayır. Evren, sonsuz bir düşüncedir.
Düşünce bittiğinde, evren de biter ama düşünce bitmez.”

Jung ve Kolektif Bilinç

C.G. Jung, kolektif bilinçaltı kavramıyla, tüm insanlığın ortak bir bilgi alanına bağlı olduğunu öne sürmüştü.
Bu alanda arketipler, semboller ve kadim bilgeler bulunur.
Belki de Kasyopya celselerinde konuşan varlıklar, bizim dışımızdaki bir boyut değil hepimizin içindeki kadim bilinç alanıydı.

Zihin bazen, kendi içinde bastırdığı bilgileri bir dış sese dönüştürür.
İşte o anda insan, kendi içinden geleni başkasından duyar.
Belki de bu yüzden Kasyopya, bizden başka bir akıl gibi görünüyordu.

 Gerçek mi, Yoksa İnsanlığın Kurgusu mu?

Kasyopya Celseleri belki başka bir boyuttan bilgi akışıydı, belki de insanlığın kendi bilinç tiyatrosuydu.
Çünkü insan doğası hep aynı şeyi yapar:
Başkasıyla konuşuyormuş gibi yaparak inandıklarını başkalarına da inandırmaya çalışır.

Belki bu celseler, gerçekten kozmik bir kaynaktan gelen bilgelikti…
Belki de insan zihninin kendini kandırma ustalığının bir başka yüzüydü.
Kim bilir?..

 

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir