*GERÇEKLİK Mİ İNANÇ MI?
Bir şeyin gerçekten var olması için önce var olduğuna inanmamız gerekir mi?
İnançsızlık bir varlığı yok sayar mı?
Zihin bir şeyi “var” olarak kabul etmiyorsa o şey gerçekten vardır ama bize kapalı mıdır, yoksa bizim frekansımıza düşmeyen bir gölge midir sadece?
Aslında zihin neyi algılıyorsa, onunla çalışır. Ve zihin neye kapalıysa, o şey bizim evrenimize giremez.
*ZİHNİN GERÇEKLİK FİLTRELERİ
Her insan bir gerçeklik filtresi taşır. Ve o filtre farkında olmadan şunu söyler:
-“Bu mümkün.”
-“Bu saçmalık.”
-“Bu bana göre değil.”
-“Bu benim dünyamda yok.”
Oysa çoğu zaman imkansız dediğimiz şey, yalnızca zihnin hazır olmadığından dolayı izin vermediği bir olasılıktır.
Zihin bir şeye “olabilir” dediği anda frekans açılır… Algı genişler… Ve o şey bir ihtimalden çıkıp yaşamın olasılığı haline gelir.
*METAFİZİK FREKANSLA YAŞAMAK NE DEMEKTİR?
Bu, her şeyi “görmek” değildir. Her şeyi “kabul etmek” de değildir.
Ama bu, bir şey hissettiğin zaman “eğer bu bana geldiyse, bir anlamı vardır” demektir.
İnandığın şeyin frekansı, sana bir yaşam yaratır. İnanmadığın şey ise seninle rezonansa giremez. Bu yüzden:
“Zihin bana neyi verdiyse, ben onunla yaşarım.”
“Ama inanmadığım hiçbir şeye ‘vardır’ demem.”
Çünkü benim evrenimi ancak benim frekansım var eder.
*FREKANSIN SESSİZ YASASI
Aslında metafizik frekans şunu fısıldar:
“İnandıkların senin evrenin olur. Geri kalan başkalarının dünyasıdır.”
İnandıklarının sana verdiği frekansı, inanmayan birinden bekleyemezsin… Aynı frekansta olmak, aynı frekansın bilgisine de sahip olmaktır.
Sen bir frekans alanısın. Zihninle kabul ettiğin ve inandığın her düşünce senin gerçeklik haritanda bir alan açar. Ve bu alan inandıkların ile şekillenir.
Ve inançla gelen, şekillenmiş bu alan, bir gün yaşanmışlığa dönüşür.
Felsefi yankı:
-Marcus Aurelius:
“Hayat, zihnin verdiği şekilden ibarettir.”
-William James:
“Bir şeyi gerçekten inanarak kabul ettiğinde, o şey senin için gerçeklik kazanır.”
-Mahatma Gandhi:
“İnanç, mantığın ötesindeki şeylere ulaşmamızı sağlar.”
……..