
Bir gün biri çıkar,
“Sosyal medyayı bıraktım” der ama bunu da sosyal medyadan söyler.
Altında 69 bin beğeni.
Binlerce “helal olsun”, “doğru söylüyorsun” yorumu.
Peki kimse fark etmez mi?
Gerçekten bırakmış olsaydı, şu an o gönderi orada olmayacaktı.
Ama işte, fark etmek işlerine gelmez.
Çünkü herkes kendi yalanını bir başkasının dürüstlüğüyle aklamak istiyor.
Yalanın Yeni Dini: Onaylanmak
Artık kimse gerçeği aramıyor.
Herkes görünmek, takdir edilmek, onaylanmak istiyor.
Farkındalık postları, içi boş cümlelerle süslenmiş modern yalanlar haline geldi.
“Enerjimi koruyorum”, “sadeleşiyorum”, “kendimi buldum” hepsi aynı şeyi söylüyor aslında:
“Beni fark edin.”
Sosyal medya artık bir platform değil; sahte ve modern tapınak.
Ve tapınanların hepsi beğeni adlı bir tanrıya secde ediyor.
Bile Bile Yalan Söylemek, Kolektif Bir Ayin
En acısı ne biliyor musun?
Bu sahte farkındalığı herkes biliyor. Ama kimse ses çıkarmıyor.
Çünkü herkes aynı tiyatronun içinde rol alıyor.
Bir yalan, binlerce “like” alınca artık yalan olmaktan çıkıyor.
Kolektif bir enerjiye dönüşüyor kitlece onaylanmış bir düşük frekans.
Gerçek Farkındalık, Beğeni Almaz
Gerçek farkındalık sessizdir.
Kendini anlatmak zorunda değildir.
Çünkü gerçeği bilen, kanıt aramaz.
Ama bu çağda sessizlik bile PR malzemesi oldu.
Artık “susmak bile pazarlanıyor.”
Ne acı değil mi?
Farkındalığın özü içseldi ama şimdi içeriği paylaşılabilir hale getirildi.
Alın Benden Bir İroni
Ve madem herkes iç döküyormuş gibi davranıyor, madem her duygusunu bir aydınlanma hikayesine çeviriyor, o zaman ben de şöyle bir yazı bırakıyorum:
“Sıçtım, rahatladım, aydınlandım.”
Belki bu da 69 bin beğeni alır.
Çünkü bu çağda gerçeği söyleyen değil, iyi yalan atan ve o yalanına inanan alkışlanıyor.