
Dorian Gray sadece bir karakter değildir; insanın kendi yansımasına aşık olmasının hikâyesidir.
Oscar Wilde’ın Dorian Gray’in Portresi romanı,
güzelliğe tapan bir zihnin nasıl çürüyebileceğini gösteren en zarif trajedilerden biridir.
Ressam Basil, Dorian’ın büyüleyici güzelliğini bir tabloya işler.
O an Dorian, “Keşke ben hep genç kalsam, yaşlanacak olan tablo olsa” der ve dileği gerçekleşir.
Zamanla portre, Dorian’ın gizli günahlarını, bastırılmış suçluluklarını, ruhunun çürümesini yansıtmaya başlar.
Yüzü hep masum, içi ise giderek karanlık kalır.
Güzellik Bir Maskeye Dönüştüğünde
Wilde aslında bize şunu anlatır:
İnsan yüzü değişmeden kalabilir ama ruh daima iz bırakır.
Dorian’ın trajedisi, güzelliğin ardına saklanarak vicdanını susturmasıdır.
O artık yaşamak değil, sürekli beğenilmek istemektedir.
Ve beğenilme ihtiyacı narsisizmin kalbidir.
Narsisizmin Anatomisi
Narsist kişi, tıpkı Dorian gibi, dış dünyadan gelen hayranlıkla beslenir.
Ama iç dünyasında kocaman bir boşluk vardır.
Kendini sevmiyor sadece kendine tapılmasını istiyor.
Narsisizmin temel özellikleri:
*Empati yoksunluğu: Başkalarının duygularını önemsemez.
*Sürekli takdir ihtiyacı: Görülmediğinde öfkelenir.
*Eleştiriden kaçış: Her eleştiriyi kişisel saldırı sayar.
*Yansıtma: Suçluluğunu başkalarına atar.
*Sahte özgüven: Gerçekte kırılgandır ama kibirle kapatır.
*İmaj takıntısı: Gerçek benliğini değil, vitrinini sever.
Ruhun Portresi
Narsist insanın da bir portresi vardır sadece duvarda değil, enerjisinde.
Dışarıdan pürüzsüz görünen biri, içten içe kendine duyduğu öfke ve değersizlikle savaşır.
Çünkü ne kadar süslenirse süslensin, ruh çirkinliği filtrelenemez.
Oscar Wilde bu hikâyede aslında şunu sorar:
“Kendine taparak sonsuza dek güzel kalabileceğini mi sanıyorsun?”
Modern Dorian Gray
Bugünün dünyasında portreler dijitaldir.
Filtreler, like’lar, onaylanma arzusu hepsi yeni bir Dorian Gray aynası yaratır.
Yüz gençleşirken, ruh yaşlanır.
Ve bir gün o masum yüzün ardında, kim olduğunu hatırlayamazsın.
Peki ya sen?
Hiç düşündün mü…
Sadece sevilmek mi istiyorsun, yoksa gerçekten sevebiliyor musun?
Kendine baktığında gördüğün şey benlik mi, yoksa beğenilme arzusu mu?
Kısacası…
Peki ya sen, narsist misin?