
Bir şeyi fazlasıyla istediğinde, çoğu zaman senden uzaklaşır. Çünkü istemek aslında eksiklik frekansında titreşir.
Zihin evrene şöyle der: “Bende yok.”
Evren de cevap verir: “O hâlde olmayacak.”
Oysa bırakmak, sahip olmanın en sessiz hâlidir.
Bir şeyi gerçekten bıraktığında, onun enerjisini de serbest bırakırsın.
Ve işte tam o anda, o enerji sana geri akmaya başlar.
Çabalamak mı, Akışa Güvenmek mi?
Bugünün insanı, sürekli çabalamanın kutsandığı bir çağda yaşıyor.
“Daha çok çalış. Daha çok iste. Daha iyi plan yap.”
Ama bazen, bütün o çaba sadece enerjini sıkıştırır.
Zihin bir hedefe kilitlenir; sonuç geciktikçe frekansı düşer.
Bazen yapılacak en bilgece şey hiçbir şey yapmamaktır. Çünkü bırakmak, yenilgi değil; teslimiyettir.
Montaigne bir keresinde şöyle demişti:
“Bir şeyi elde etmek istiyorsan, onu istemeyi bırak.”
Bu söz, vazgeçmek değil; zihinsel ustalığın tanımıdır.
Zihin ancak rahatladığında berraklaşır. Tıpkı bulanık suyun, durulduğunda dibini göstermesi gibi.
Bırakmak Bir Sanattır
Bırakmak, pes etmek anlamına gelmez.
Aksine, enerjini en bilinçli şekilde yönlendirme biçimidir.
Bir insanı, bir işi, bir arzuyu, bir korkuyu… Zihninde ne kadar tutuyorsan, o da seni o kadar tutar.
Ama bıraktığında, bağlı olan enerji özgürleşir.
Ve çoğu zaman, bıraktığın şey sana geri döner ama daha arınmış bir hâlde.
Çünkü evren boşluk sevmez; bıraktığın her şeyin yerine, sana daha uygun olan gelir.
Frekansın Formülü
1.Fark et: Hâlâ neye tutunuyorsun?
2.Nefes al: Zorlamayı bırak.
3.Şükret: Şükür, yeni olasılıklara kapı açar.
4.Serbest bırak: Olması gereken, zamanında gelir.
Zihin bu hâle ulaştığında, arzular artık takıntı olmaktan çıkar.
Sen bir şeyin peşinden koşmazsın o senin frekansına yaklaşır.
Gerçek Güç, Kontrol Etmemekte Saklıdır
Bırakma yasası, aslında güven yasasıdır.
Evrene, senin adına plan yapma hakkı tanımaktır.
Bazen en iyi strateji, hiçbir stratejiye sahip olmamaktır.
Unutma:
Bir şeyi elde etmenin en sessiz yolu, onun sana gelmesine izin vermektir.
“Zihnini gevşet. Çünkü her şey, sen bıraktığın anda gelir.”